Panik Bozukluğu
Panik atağı geçirmek mutlaka bir ruhsal hastalık olduğu anlamına gelmez. Tekrarlayan panik atakları olan insanlarda mutlaka herhangi bir dahili hastalık olup olmadığı araştırılmalıdır.
Ancak ruhsal sıkıntılar nedeniyle ortaya çıkan panik atakları aslında vücudumuzda meydana gelen normal tepkilerden başka bir şey değildir.
Biz bu tepkilerin neden oluştuğunu bilmediğimizden endişeleniriz. Birdenbire meydana gelen sebepsiz kalp çarpıntısı, uyuşma, titreme, baş dönmesi, etrafın değişmesi gibi belirtiler doğal olarak bir nedene bağlanmaya çalışılmakta ve bu genellikle dahili veya nörolojik bir hastalık olmaktadır.
Tekrarlayan panik atağı olan insanlar atak yaşayabileceklerini düşündükleri ortamlardan olabildiğince uzak durmaya ya da bu ortamlara güven nesnesi dediğimiz bazı nesnelerle gitmeye başlarlar. Bu nesneler insanlar olabilir, sakinleştirici ilaçlar olabilir veya başka nesneler olabilir.
Panik atağında oluşan belirtilere bakarsak; çarpıntı, nefes darlığı gibi belirtiler aslında çok hızlı koştuğumuz ve birden durduğumuz zaman kendimizi izlediğimizde fark edeceğimiz belirtilere benzemektedir.
Ancak burada farklı bir şey olmaktadır. Panik atağı nedeni olmayan bir şekilde ortaya çıkmaktadır ve insanlar doğal olarak bunun sebebini merak etmektedir.
Düşündüğümüzde hepimiz birdenbire kalp çarpıntısı, nefes daralması ya da baş dönmesi yaşadığımızda telaşlanırız. Bütün bu belirtilerin neden olduğunu anlamak isteriz. Belirsizlik insanı telaşlandıran en önemli durumlardan birisidir.
İnsanlar bilmedikleri şeylerden korkarlar. Özellikle de başa çıkamayacaklarını düşündükleri duygulardan, düşüncelerden endişe ederler. Bu düşünceler tıpkı bir canavar gibi onların korkutur endişelendirir. Biz buna masum bedensel belirtilerin felaketleştirilmesi adını veriyoruz.
Panik atakları aslında şimdi ve gelecekte olabilecek bir tehdit algısının ya da tehlikenin beyin tarafından algılanması ve buna tepki göstermesidir. Bu tepkilerin kendisi değil ;yani çarpıntı, nefes darlığı değil bunların yorumlanması ile ilgili olan problemler panik ataklarının uzamasına neden olmaktadır.
Bu noktada bir psikoterapistden yardım almak, panik atağın neden olduğu konusunda bilgilenmek önem arz etmektedir. Biz genellikle panik ataklarına ayrılma ya da ayrılma riskinin olduğu durumlarda rastlıyoruz.
Bir kişiye karşı yaşanan duyguların (öfke gibi) kabul edilemez olduğu durumlarda da panik atakları oluşabilmektedir. Psikoterapi seanslarında kişiler neden endişe ettiklerini ve bu belirtilerin neden olduğunu anladıklarında önemli bir rahatlama sağlamaktadır.
Özellikle çiftler arasında güven sorunları gündeme geldiğinde ya da gelecekle ilgili tehdit algısı olduğunda beyin alarm sistemini devreye geçirerek bazı belirtiler çıkartır. Bu belirtiler bir panik atağı halini alabilir. Burada da çiftin arasındaki sorunların ele alınması, güvenli bağlanmanın tekrardan tesis edilmesi terapi amacı olarak söylenebilir.
Panik atakları yaşayan insanların psikiyatriste erken başvurması çok önemlidir. Erken yapılan müdahaleler kişinin kaçınma davranışlarını engelleyerek sorunun uzamasını engelleyebilir.
Çünkü atak yaşayacağı korkusuyla İnsanlar bir süre sonra dışarı çıkmamaya, açık alanlara gitmemeye, sinema /market gibi yerlerden uzak durmaya başlarlar. Bu nedenden dolayı sosyal ilişkileri bozulmaya ve daha mutsuz olmaya başlarlar.
Uzamış panik atakları olan insanlarda özellikle çocukluk, ergenlik ve gelişim dönemlerinde meydana gelen önemli yaşam olaylarının deneyimli bir psikiyatrist tarafından değerlendirilmesi ve danışanla beraber bu yaşantıların kişinin şimdiki sıkıntılarıyla olan bağlantısı araştırılmalıdır.
Özellikle çocuklukta yaşanılan ayrılma anksiyetesi gelecekte panik atakları yaşamı açısından bir risk faktörüdür. Bazı insanlarda biraz daha uzun süreli derin terapi çalışmaları yapmak gerekmektedir. Bu terapi seanslarını yapmadan sonuç elde etmek oldukça zordur. Çünkü özellikle ayrılma ile ilgili kaygıları olan insanlar bununla ilgili durumlar tetiklendiğinde sıkıntılar yaşayabilmektedir.
Ayrılmanın yanı sıra bir insana ya da diğerine bağlanmak bazı insanları endişelendirir. Birine bağlanmak demek aynı zamanda onu kaybetmek riskinide getirir. O nedenle bazı kişilerde şema terapisi ya da mod terapisi dediğimiz terapilerin gündeme alınması gereklidir. Bu terapiler özellikle panik atakları uzun süren vakalarda işe yarayabilmektedir.
Gelişimsel olarak edindiğimiz bazı temel inançlarımız vardır. Bunlara örnek olarak; sevilmesi mümkün olmayan biriyim, kötü biriyim, güçsüzüm, işe yaramam gibi inançlar verilebilir. Bilişsel terapi ile bu inançların yeniden ele alınması, üzerinde çalışılması amaçlanır.
Bu tür temel inançlar, çok çalışırsam yeterli olabilirim ya da mükemmel olmazsan başarısızım demektir gibi birtakım varsayımlara neden olur. İnsanlar bunlarla baş etmek için yüksek standartlar geliştirebilir. Çok çalışırlar, yoğun hazırlıklar yapabilirler, sürekli hatalar üzerinde dururlar ve yardım istemekten kaçınırlar.
Buldukları bu baş etme stratejileri işe yaradığı takdirde sorun çıkmaz. Ancak iş ve özel hayatta sorunlara neden olmaya başladığında, bu baş etme stratejileri kişiyi zorlamaya başlar. İşte bilişsel terapide bu temel varsayımlar ve baş etme stratejileri bir terapist eşliğinde ele alınmaya çalışılır.
Mükemmel olmaya çalışma, aşırı sorumluluk yüklenme, yakınlıktan kaçırma, dikkat çekmeye çalışma, yüzleşmekten kaçınma, aşırı kontrol etme çabaları ve bazen çocuksu davranma ya da diğerlerini hoşnut etmeye çalışma gibi telafi stratejileri kişiyi zorlamaya başladığında terapide ele alınmalıdır.
Bu tür temel inanç ve düşünceler, iş ve özel hayatta sorunlar çıktığında aktive olmaya başlayarak kişinin sıkıntı yaşamasına neden olabilir. Bu sıkıntı atağını çözmek için altta yatan bu düşünce yapılarını terapist eşliğinde ele almak gerekir. Aksi takdirde kişi sadece belirtileri ile uğraşmaya başlayacak, kendisine esas sorun olan alanları göz ardı edecek ve düzelmek gecikecektir.
Bu alanları insanların tek başına tespit etmesi ve bunlara çözüm bulması psikiyatrist yardımı olmadan çoğu zaman ya mümkün olmamakta ya da çok uzun zaman almaktadır. Terapist danışan ile birlikte sorunu karşılarına alarak sorunu çözmek için belli basamaklar belirleyip bu basamaklar doğrultusunda harekete geçerler.
Bu açıdan Terapist kişinin hayatında bedensel belirtilerini neden olabilecek olası tehdit ve tehlike durumlarını irdeler, bunların gerçekçi olup olmadığı ya da gerçek ise çözüm yolunun ne olabileceği ile ilgili danışanla beraber çalışır. Bu bağlamda terapi danışanla terapistin birlikte çözüm için uğraştığı bir yolculuktur.
Bilişsel davranışçı terapiler özellikle Mindfullnes ve kabul kararlılık terapisi gibi bileşenler de eklenerek panik bozukluğunda oldukça etkili olabilmektedir. Elzem durumlarda ya da danışanın tercih etmesi durumunda ilaç tedavileri de gündeme gelebilir. Panik bozukluğunda ilaçla tedavisi yaklaşık olarak 1 yıl sürmektedir.
Bir yıl sonunda sıkıntılı dönem atlatıldığında, ilaçlar psikiyatristin gözetiminde yavaş yavaş azaltılarak kesilir belirtiler tekrar etmediği sürece ilaçlar bir daha kullanılmaz.